|
NEDEN
UNUTUYORUZ?
© Melik Duyar, 2000 - 2007
Hafızasız bir yaşamı düşünmek asla mümkün değil. Çünkü
hafızasız bir yaşamda geçmiş kavramı ve tarih anlayışı yoktur.
Ne kadar basit olursa olsun, herhangi bir becerinin öğrenilmesi
söz konusu değildir. Kısacası, insanı insan yapan en büyük özellik hafıza gücüdür. Hafıza gücümüzü geliştirmenin sırları ise "Neden Unutuyoruz?" sorusunun cevabında gizlidir. Çoğu insan yeni öğrenilen ve yaşanan bilgilerin daha kolay hatırlandığını, eskilerin ise unutulduğunu düşünmektedir. Peki gerçek böyle mi?
Neden unutuyoruz? Sorusunun cevabını bulmak için önce ben size iki soru sormak istiyorum. İşte birinci sorunuz;
1-) tarihinde öğle yemeğinde ne yediğinizi hatırlıyor musunuz?
Hemen heyecanlanmayın. Bu bir imtihan değil. Ayrıca böyle bir soruya doğru cevap vermenizi de beklemiyorum.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu; Bahsettiğim tarih çok yakın olduğu halde bu bilgiyi hatırlayamamanızdır.
Çok daha eskilere gitsem durum daha vahim olacak gibi görünüyor. Bakalım öyle mi? İkinci sorunuz çok daha eski bir tarihteki olay veya bilgileri hatırlamanızla ilgili. İşte ikinci sorunuz;
2-) Hayatınızda başınızdan geçen tehlikeli bir an, bir kaza, sizi çok mutlu eden veya şaşırtan bir olay var mı? Bu olayı ve anı bana anlatabilir misiniz?
Bu sorunun cevabı olarak bana anlatacak çok şeyiniz olmalı. Hatta herşeyi bütün detayına kadar hatırlıyor olmalısınız.
Peki nedir bu iki sorunun cevabında yatan sır. Birinci soru çok daha yakın bir tarihte geçtiği halde hemen unutmuşsunuz. İkinci soruyu ilgilendiren tarih çok daha eskiydi ama hiç zorlanmadan hemen hatırladınız.
Sorunun cevabı beynin yazıcısıyla yani printer'ıyla ilgili. Birinci olayda beynin yazıcısı tamamen kapalıydı.İkinci olayda ise beynin yazıcısı çalışıyordu ve olayları tamamen kaydetti.
Peki nedir beynin yazıcısını çalıştıran veya kapatan faktör ? Beynin yazıcısını kendi isteğimizle çalıştırıp veya kapatabilir miyiz ? İstediğimiz bilgileri kendi isteğimizle beyne kaydetmesini sağlayabilir miyiz ?
Bu soruların cevabı kocaman bir "EVET". Beynin yazıcısını kendi isteğimizle çalıştırıp, istediğimiz bilgileri kaydetmesini sağlayabiliriz. Bunu sağlamak için beynin bazı bölümlerinin nasıl çalıştığına çok kısaca bir göz atmamız gerekiyor.
Bir an avucumun içinde haşlanmış küçük bir yumurta tuttuğumu kabul edin. Yandan baktığınızda elim ve içindeki yumurta iç içe üç katlı bir beyni temsil etmektedir. Esasen beyinde iç içe üç farklı bilgisayar bulunmaktadır. Bu bölümler sırasıyla;
1-) İlkel Beyin: Bu kısmı beynin en iç kısmında olan elimin içindeki yumurtanın sarısı temsil etmektedir. İlkel beyin tüm hayvanlarda da mevcut. Hatta bazı hayvanların beyni sadece bu ilkel kısımdan ibaret. Beynin bu kısmı hayvanların olaylar karşısındaki tepkilerini idare ediyor. Bir tehlike anında ilkel beyin onlara ya "savaş", ya da "kaç" diyor.
Bizim için de durum aynı. Issız bir yerde bir tehlikeyle karşılaşsak, tepkimizi idare eden kısım ilkel beynimizdir. Birisiyle kavga aşamasına gelseniz ne yapardınız bir düşünün. Sanırım önce kavga edeceğiniz adamın cüssesine şöyle bir bakarsınız. Adamı gözünüze kestirirseniz kavga edersiniz. Yok adamın cüssesi çok büyükse, herhalde kaçarsınız. Tüm bu hareketlerinizi idare eden kısım ilkel beyindir.
2-) Orta Beyin: Bu kısmı elimin içindeki yumurtanın akı temsil etmektedir. Bu bölümde hafıza gücü için çok önemli olan kısım var. Bu kısım öncelikle tüm duyguların merkezi. Ayrıca bu bölümde hafızanın merkezi sayılan "hipokamp" (hippocampus) bilgilerin kalıcı hafızaya geçip, geçmeyeceğine karar veren kısımdır.
Beynin yazıcısının çalışıp, çalışmamasına karar veren hipokamp'dır. Hipokamp beynin yazıcısını çalıştırırsa, o anda yaşanan olaylar ve bilgiler beynin en üst kısmı olan "korteks"e yazılmaktadır.
Peki hipokamp beynin yazıcısını neye göre çalıştırmakta, veya neye göre durdurmaktadır. İşte bunun cevabı da orta beyinde bulunan duyguların merkezidir.
Duyguların merkezi hareketlenirse, hipokamp "hemen yazıcıyı çalıştırıp bunları kaydetmeliyim" demektedir. Duygular hiç etkilenmemişse, hipokamp beynin yazıcısını çalıştırmaya da gerek duymamaktadır.
Şimdi isterseniz başlangıçta size sorduğum iki soruya geri dönerek, hipokamp'ın bu olayları neden kaydedip, kaydetmediğine bir göz atalım. İşte sorular;
1-) tarihinde öğle yemeğinde ne yediğinizi hatırlıyor musunuz?
2-) Hayatınızda başınızdan geçen tehlikeli bir an, bir kaza, sizi çok mutlu eden veya şaşırtan bir olay var mı? Bu olayı ve anı bana anlatabilir misiniz?
Birinci soruyu ilgilendiren olay rutin bir olaydır. O gün yediğiniz yemek özel bir gün değil veya ilk defa denediğiniz farklı bir yemek değilse, duygularınız hiçbir şekilde etkilenmemiştir. Çünkü o yemeğin hergün yenen rutin yemeklerden hiçbir farkı yoktur. Duygular harekete geçmemiştir. Dolayısı ile hipokamp bu olayı kayda değer bulmamış ve beynin yazıcısını çalıştırmamıştır.
İkinci soruya gelelim. Buradaki olay tamamen duyguların merkezini uyandıracak özelliktedir. Şüphesiz bu durum hipokamp'ın da gözünden kaçmamış ve hemen beynin yazıcısını çalıştırmıştır.
Aşağıdaki çerçeveli yazıda hipokampın insan hafızası için ne kadar hayati bir önem taşıdığını gösteren gerçek bir olay aktarılmaktadır. Lütfen bu gerçek olayı okumadan yazının devamına atlamayınız.
KAYBOLAN GELECEK
BBC'nin müzik otoritelerinden olan Clieve Wearing
kariyerinin en üst noktasındayken "Herpes Simpleks"
virüsüne yakalandı. Bu tür virüse yakalananların
büyük bir bölümü hastalığı sadece dudaklarında oluşan
uçuklarla atlatırken, Wearing'e bulaşan virüs
beyne ulaşarak iltihabı bu bölgeye taşıdı ve beynin
hasara uğramasına neden oldu.
Ensafalit hastalığı denilen bu durum Wearing'in
hafıza yapısında çok önemli değişikliklere yol açtı.
Sadece son bir veya iki dakika içinde olan olayları
hatırlayabilen ve kendisini sürekli olarak uzun
ve derin bir uykudan yeni uyanmış gibi hisseden
Wearing, eşi odadan çıkıp, iki veya üç dakika
sonra tekrar geri döndüğünde, kendisini sanki uzun
bir süre görmemiş gibi karşılıyordu.
"Kendimi yaşayan bir ölü gibi
hissediyorum" diyen Wearing, hastalığa
yakalanmadan önceki yaşamı ile ilgili tüm olayları
rahatlıkla hatırlayabildiği gibi müzik yeteneklerini
de aynen koruyor, nota okuyabiliyor ve müzik aletlerini
çalabiliyor.
Uzmanlar Wearing'in hastalığı nedeniyle
hipokamp'ın tamamen
tahrip olduğunu ve bu yüzden hiçbir yeni bilgiyi
hafızasına alamadığını belirtirlerken, hafızasındaki
diğer bilgi ve becerilerin beynin farklı yerlerinde
depo edilmesi nedeniyle bu hastalıktan etkilenmediğini
ifade ediyorlar.
Sanırım hafıza gücü için orta
beyindeki duyguların merkezinin ve hipokamp'ın ne kadar
önemli olduğunu farkettiniz. Peki bunu farkettik diye hemen
hafıza gücümüz arttı mı? Şimdilik, hayır. Ancak bu mini
kursları takip ettiğinizde, eğitimle hipokampı ve duyguların
merkezini nasıl etkileyerek bilgilerin kalıcı hafızaya yazılabileceğini
göreceksiniz.
Ancak hipokamp'ı etkili bir şekilde
kullanmak için, öncelikle korteksin çalışma prensipleriyle
ilgili bazı önemli bilgilere ihtiyacımız var.
3-) Korteks: Bu kısım beynin en üstünü mantar
gibi kaplayan bölümdür. Hipokamp'ın kararı sonucu bilginin
kaydedildiği yer burasıdır. Düşünme, konuşma, görme, duyma
ve yeni bir şeyler üretme sırasında kullanılan kısım beynin
korteksidir. Beynin bilgi kapasitesi tamamen korteks üzerindedir.
Ayrıca beynin fotografik bir
hafızaya sahip olması da direkt olarak korteksle ve korteksin
farklı şekilde çalıştırılmasıyla ilgilidir.
Korteksin farklı
şekilde kullanılmasına ve fotografik bir hafızaya sahip
olma konusuna mini kursumuzun üçüncü bölümünde göz atacağız.
Bir sonraki mini kursta görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın...
www.megahafiza.com
'dan alıntıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder